Ana içeriğe atla

BİR ZAMBO HİKAYESİ

 BİR ZAMBO HİKAYESİ


1950’li yılında Karaköy’de küçük bir imalathane de üretilir Zambo. Üretende içine bol fındık koyar. Amacı bol fındıklı bir çikolata lezzeti yaratmak değildir aslında. Fındık çok ucuzdur, bu ucuzluğun sağladığı olanakla yoğun bir fındık tadı yakalanmak istenmiştir. Ambalajda çikolatayı pahalı hale getiren başka bir nedendir. Onun içinde ambalaj yapmaz. Alüminyum kağıda sarıverir. Ve ilk olarak da Beyoğlu’nda satılmaya başlanır. Böylece bol fındıklı, ambalajsız bir “Beyoğlu Çukulatası”  doğar. Ambalajsız olmak zamanla Zambo’nun fiyakası olur. Fındığı da içindeki yoğun kakao tadının baştacı.

Zambo, İsmail Özgey tarafından 1950 yılında kurulmuş. İlk önce sakızı çıkmış. Teneke kutularda satılan Zambo sakızları o dönem çok popülermiş. Karaköy'deki küçük imalathanede sakızın ardından çikolata üretimi başlamış. Çikolatalar, alışverişin kalbinin attığı yerde, yani Beyoğlu'nda bir büfede İstanbulluların beğenisine sunulmuş. İsmail Özgey, çikolatanın hammaddesi olan kakaoyu Afrika'dan bizzat kendisi getiriyormuş. Zambo ismi ile logodaki zenci kadın portresi de İsmail Bey'in Afrika ile olan bu ticaret ilişkisinden dolayı ortaya çıkmış. İsmail Bey önceleri sade olarak ürettiği çikolatanın maliyetini düşürmek için içine, o yıllarda çok ucuz olduğu için fındık koymaya başlamış. Fındıklı Zambo çikolatası o kadar çok sevilmiş ki ilerleyen yıllarda fındık kakaodan daha pahalı hale gelmesine karşın "fındık"tan vazgeçmemiş, İsmail Bey. Daha sonra çocukları 1983 yılına kadar Karaköy'deki atölyede fındıklı çikolata üretmeye devam etmiş. Bu tarihte Zambo'ya pastane ustası olan Hilmi Köksal ortak olmuş. Kısa bir süre sonra da İsmail Bey'in çocukları Zambo'yu tamamen Köksal ailesine bırakmış. Zambo çikolatası şimdi Hilmi Köksal'ın kızı Zeynep ve oğlu Murat Köksal tarafından Hadımköy'deki fabrikada üretiliyor. Bankacı olan Zeynep Köksal kardeşi Murat Köksal ile birlikte 1997 yılında babalarının emekli olmak istemesiyle yönetime geçmiş. Murat Köksal bu çikolatanın yalnızca Beyoğlu'nda satılma nedenini ise 'az' üretime bağlıyor: "Bizim üretimimiz sınırlı. Günde 300 kilo üretim yapabiliyoruz. 300 kilo da ancak Beyoğlu'ndaki büfelere yetiyor. Ama birkaç aya kadar üretimimizi artıracağız. Üretimimizi günlük bir buçuk tona çıkartacağız." Üretim arttığına göre artık başka semtlerde de satılacak mı, diye merak ediyoruz. Murat Bey müjdeyi veriyor; "Evet, Nişantaşı, Etiler, Bakırköy, Bağdat Caddesi, Kadıköy gibi semtlerde yine aynı şekilde büfelerde satılacak." Zeynep Köksal, Zambo çikolatasının bu kadar meşhur olmasının sebeplerini de şöyle açıklıyor: "Sadece Beyoğlu'nda satılması, Beyoğlu ritüellerinden biri haline gelmesi, lezzetinin hiç değişmemesi, yarım asırdır var olması ve insanlarda nostalji hissi yaratması çikolatamızı meşhur kılıyor". Şimdi de sözü Zambo satan büfe sahiplerine bırakıyoruz. İstiklal Caddesi'ndeki büfe sahiplerinden Sait Albayrak 1965'ten beri Beyoğlu'nda Zambo çikolatası satıyor: "Haftada ortalama 15 koli (Her kolide 300 gramlık 30 tablet bulunuyor) satıyoruz. Sadece cumartesi günü 3 koli tüketiyoruz. Tablet olarak satışımız çok az. Biz tabletleri dilimlere böleriz. 1'den 5'e kadar değişen dilimlerde satarız. Bir dilimliyi 750 bin, iki dilimliyi 1 milyon 500 bin, üç dilimliyi 2 milyon 250 bin, dört dilimliyi 3 milyon, beş dilimliyi de 3 milyon 750 bin liraya satıyoruz. Tabletin fiyatı ise 7 milyon 500 bin lira. Aslında fiyatlarımız pahalı ama bu lezzette, bu kadar bol malzemeli çikolatayı da hiçbir yerde bulamazsınız. Ben bir keresinde üşenmedim saydım, bir tablette en az 50 tane fındık vardı. Bu fındık sayısı fazla olur, eksik olmaz." Sait Albayrak, 7'den 70'e her yaştan müşterisi olduğunu söylüyor: "Yaşlılar hatıralarını canlandırmak için, gençler Beyoğlu'na ait bir lezzet olduğu için, çocuklar merak edip canları çektiği için alıyor. Zaten bir yiyen bir daha kolay kolay vazgeçemiyor. Ve Beyoğlu'na geldiklerinde mutlaka Zambo çikolatası alıp yiyorlar. Bazıları sadece çikolata yemek için Beyoğlu'na geldiklerini söylüyor. Benim İstanbul dışından da müşterilerim var. İstanbullu olup da daha sonra başka şehirlere yerleşenler İstanbul'a geldiklerinde mutlaka buraya uğrar. Bazen de telefon açıp sipariş veriyorlar. Daha önceki gün İzmir'e 13 tablet gönderdim." Açıkta satıldığı için sağlıksız olduğunu düşünenlere şiddetle karşı çıkan Albayrak, "Üzerinde parlak kağıdını da çıkardığımız çikolatalar etrafı camla kaplı raflarda bulunuyor. Üzerine toz toprak gelmesi mümkün değil. Diğer yandan bizim sattığımız çikolata gibi taze çikolatayı başka bir yerde bulamazsınız. Çünkü fabrika günlük üretim yapıyor ve biz de aldığımız çikolatayı en fazla iki üç gün içinde satıyoruz. Çikolatalarımız üretim tarihinden en kötü ihtimalle bir hafta sonra satılır. Ayrıca bizden alınan çikolata eve götürülmez, burada yenir" diyor.                                                  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRSAL YAŞAM GÖRSELLİ TENEKE KUTU

KIRSAL YAŞAM GÖRSELLİ TENEKE KUTU Hollanda malı Made in Holland 15,5*18,5*5 cm boyutlarındadır. Kutunun kapağında nehir, köprü, değirmen, evler, nehirde kütük taşıyan  insanların olduğu kırsal yaşamdan bir kesit sunulmaktadır. Görsel baskı sırasında başka bir baskı ile kısmen kapatılmıştır. Kenarlar ve yan yüzler geometrik figürlerle süslenmiştir. Altında “Container Made İn Holland” yazılıdır. Hediyelik şekerleme, çikolata kutusu olduğu düşünülmektedir.  

HAEBERLEİN METZGER NURNBERGER OBLATEN-LEBKUCHEN ŞEKERLEME VE ÇİKOLATA KUTUSU

  HAEBERLEİN METZGER NURNBERGER OBLATEN-LEBKUCHEN  ZENCEFİLLİ KURABİYE KUTUSU Alman malı Made in Germany 23*8*7 cm boyutlarında teneke kutudur. Kapağında sarı ve mavi renklerin olduğu süslemeler arasında şehrin tarihi yapılarının görseli ve firma adı HM amblemi yer almaktadır. Kutunun yan yüzlerinde aynı şekilde mavi zeminde sarı yaldızlı süslemelerin ve sütunların arasında eski şehir görselleri yer almaktadır. Kutunun altında farklı di llerden ürünün içeriği, saklanma koşulları, 300 gram net ağırlığının olduğu yapıştırılmış kağıt etikette yer almaktadır. Heinrich Haeberlein şirketinin kökenleri, Johann Caspar Schores'in 1810'da sahip olduğu zencefilli kurabiye dükkanında yatmaktadır. Oğlu Martin de 1840'larda çikolata yapmaya başlamıştır. Schore'un damadı Heinrich Haeberlein, 1846'da işi devralmış ve onun adını vermiştir. Haeberlein şirketi tamamen yeniden tasarlamıştır. Küçük bir zencefilli kurabiye dükkanı, geniş kapsamlı ticari ilişkilere sahip büyük bir ş...